
“Başlangıçta söz vardı.” (Yuhanna 1/1) Peki söz her zaman gerçeği ortaya çıkarmak için midir yoksa arzular doğrultusunda gerçeği yaratmak için midir? Bu soruya Pavlus minvalinde bir cevap ararsak neler söyleyebiliriz?
İsa’nın sözü havarileri aracılığıyla yaydığı kabul edilir. Özellikle 12 havariden biri olan Petrus bu konuda İsa’nın gözdesiydi. Hristiyan külliyatında İsa’nın vefatından sonra tüm havarilere yol gösterenin Petrus olduğu kabul edilir. Matta incili 16:18’de İsa şöyle seslenir:
Sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım.
Bugün dahi Roma Katolik kilisesi kendi varlığını Petrus’a dayandırır. Roma kilisesi Petrus aracılığıyla İsa üzerine temellendiklerini iddia eder.
Peki İsa gerçekten bir kilise kurmak istemiş midir?
İsa gerçekten çarmıha gerilmiş midir?
İsa gerçekten dirilmiş midir?
Tüm evrenin temsilcisi Pantokrator İsa gerçek midir?
İsa tarihi bir kişilik ise gerçekten ne söylemiştir?
Bu sorular nereden çıktı diye düşünebilirsiniz. Oysa bu soruları sormamızın altında hakikatten olan sözün gerçekliğini düşünsel bir sınava yatırmak vardır. Bu sınama işi her konuda zihnimizde oluşturulan büyüyü ussal zeminde parçalamak ve hakikati aramak isteyen insanın esas vazifesidir.
Bundan mülhem devam edersek; bugün kiliseler dini olan Hristiyanlık Hristiyan dünyasının en önemli 2 azizinden biri olan Tarsuslu Aziz Pavlus tarafından kurulmuştur. Bir Ferisi Yahudisi olan Pavlus esasında İsa’yı görmemiş olaylara şahit olmamıştır. Ancak Pavlus için İsa’nın gerçeken olmasına yahut olayların gerçekten yaşanmasına gerek var mıydı? Mühim olan Pavlus’un nasıl bir İsa görmek istediği ile alakalı olamaz mı ? Neticede istediği gibi bir hikaye oluşturduğunda hikaye gerçeğe dönüşecekti. Çünkü çoğumuzun unuttuğunun aksine avam için mühim olan hakikatın gerçekte nasıl olduğu değil nasıl algılandığıdır.
Pavlus yazdığı mektuplarla yaptığı misyonerlik faaliyetiyle bir Hristiyan cemaati ve neticede kiliseleri kurmuştur. Bir Roma vatandaşı olan Pavlus imparatorluktaki sınıfsal çatışmayı, yoksulluğun yükselişini çok yerinde bir şekilde kullanarak ihtiyacı olan cemaati oluşturmayı başarmıştır. Zira 12 havari dahi sembolik bir anlatımın ötesine geçen dünyevi faaliyetlerde bulunamazken esas dini Pavlus’un kendisi kurmuştur. Pavlus bu sebeple Hristiyan kiliselerinde en önemli konumlarda yerini alır. Örneğin en eski kiliselerden biri olan Kariye’de iç narteksin esas kubbe alanına açıldığı kapının bir tarafında Petrus diğer tarafında Pavlus’un resmini görmeniz bu sebeplerden ötürüdür.


Pavlus’un kurduğu kilise Petrus üzerinde yükselip Pagan Roma’da nasıl yer bulmuştur? Sözün hakikat hali mi buna sebep olmuştur? Yoksa siyasi çatışmalarda nüfuz elde etmek için Hristiyan cemaatini safına çekmek isteyenler mi kendi dinlerini yaratmıştır? Mesela I. Konstantin imparator olabilmek için Hristiyanlığın nüfuzunu kullanmış mıdır?

Bir pagan olan I. Konstantin hristiyanlığı kabul ettikten sonra neden İznik konsilini toplamış ve burada Ariusçu tekvin fikirlerini küfür kabul ettirip teslis inancını Hristiyanlığın özü haline getirmiştir?
İsa’dan Havarilere oradan Pavlus’a oradan da I. Konstantin’e gelen süreçte söz hakikat olarak kalabilmiş midir yoksa söz ile istenilen arzulanan şey mi hakikat olarak sunulmuştur?
KAYNAKÇA
İncil, King James
Gibbon, Edward, The History of the Decline and Fall of the Roman Empire
Kazancakis, Nikos, Günaha son Çağrı
Akşit, İlhan, Mozaikleri ve Freskleri ile Kariye Müzesi
https://islamansiklopedisi.org.tr/kariye-camii
https://islamansiklopedisi.org.tr/fener-rum-ortodoks-patrikhanesi
https://islamansiklopedisi.org.tr/havari
https://islamansiklopedisi.org.tr/isa
Ancient Rome: The Rise and Fall of an Empire, BBC documentary
The Last Temptation of Christ, Martin Scorsese, Movie
The Passion of the Christ, Mel Gibson, Movie
Paul, Apostle of Christ, Andrew Hyatt, Movie
Tarih, Düşünürler, Konsiller, Mektuplar, Siyaset, İktidar ve Güç Arzusu, Sınıf çatışmalarından doğan ihtiyaçlar! (Bu başlıklar serinin diğer yazılarının ana temaları olacaktır.)