
Her anımız gözümüzün yakaladığı binlerce kareden oluşuyor. Bu anların çoğunu rutine oturtmuş şekilde yaşayan bizler, bazen hobi ile bazen meslek edinerek bu anları rutin dışına çıkarmaktayız. Bu anlara getirdiğimiz farkındalık ile rutin anlara bile farkındalık katarak yaşamamız mümkün kılınabiliyor. Peki bunu nasıl yapıyoruz? Günümüzde bir birey hayatı koşuşturma içinde yaşar. Çoğu zaman bu yaptıklarını sorgulamaz bile. Tek amacı vardır. Temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayarak hayatını sürdürmek(!) Birey, bu temel ihtiyaçlarını karşılayacak standartlara ulaşmak ister. Bunun üzerine çıktığı zaman, ikinci aşama zevkleri çerçevesinde hayatına yeni alanlar açmaktır. Bu aşamaya geçmek günümüz kapital toplumlarında -göreceli de olsa- ne yazık ki herkes için mümkün değildir. Bu aşamayı geçtikte sonra artık sınır ortadan kalmış, uçsuz bucaksız bir kendini tatmin etme yoluna girilmiştir.
Bir nevi karnını doyurabilen insan artık yeni alanlarına yel açmak üzeredir. Kimileri için bu fotoğraf çekme işidir. Burada fotoğraf çekme eylemi 3’e ayrılır.
-Fotoğraf çekme işini hobi olarak sürdürenler,
-Fotoğraf çekme işini bir süre sonra kenara bırakanlar,
-Fotoğraf çekme işini yaşamına tamamıyla alan bireyler.
Fotoğraf Sanatını, gerçek mana da yapabilmek için o eylemi hayatının içine dahil etmek gerekir. Böylece birey her anına bir çerçeve gözü ile bakar. Her saniye o birey için bir anlam ifade eder. Böylelikle bir bakıma hayatını anlamlandırma yolunda ilerlemektedir. Artık onun için her detay, renk, açı önemlidir. Olumsuz yanıt aldığı bir arkadaşının mimiklerini dahi inceleme ihtiyacı duyar.
Hayata bu yönü ile bakan birey, bazı anlarının verdiği duygu ve düşüncelerini kalıcılığa döküp diğer bireyler ile paylaşmak ister. Bunun sonucunda anı -terimsel ifade ile- deklanşöre basıp kayıtlara geçmek ister. Bu kayıtlar artık herkes için farklı bir şey ifade eder. Kimi daha sığ kimi daha derin bir biçimde anlamlandırır.


ALİ CEVDET