Putperestlik üzerine…

Putperestiz.

Putperestsiniz.

Putperestler.

Ne kadar çok put var etrafımızda. Yalınlığında keşfedebiliyor ancak insan çepeçevre sarıldığını. Putlardan bir duvar var etrafımızda. Ne Platon gelip kurtarabilir bizi bu mağaradan ne de Nietzsche. Üstelik her bir putu ya biz inşa ediyoruz ya da inşa edilmesine olanak sağlıyoruz. Tüm putperestler gibi farkında olmadan hakikate inandığımızı iddia ederek herkese tebliğ yapmak gibi bir ahmak cesaretiyle tüm Dünya’yı değiştireceğiz söylemleriyle nutuklar atıyoruz.

Anlaşılan o ki bugünün en büyük problemi inançsızlık değil aksine ölçüsüzce inançlı olmaktır. O kadar çok ilah edindik ki kendimize, ilahların kılıç savaşının altında her geçen gün eziliyoruz. Sahip olduğumuz organik  beden içerisinde fikirlerimiz; biz farkında olmadan putlar inşa ediyor.

Bir kere sınırı aştıktan sonra elindeki baltayla putları kırmalısın. Çünkü Putperestin dünyasında çatışan putların kılıç seslerinden dolayı dinginliğe ve huzura erişemezsin. Ancak kılıç sesleri susmaya başladığında ifşa süreci ortaya çıkar. İfşa evresinden sonra hayal kırıklığı fazzını yaşayan insan Reddediş aşamasına geçer. Sahip olduğun putları yıkmayı reddedersin. Varlığını borçlu olduğun yalanıyla kedini kandırıp derinden inandığın putları bırakmak zor gelir.

Yani kavrama geçmek tüm bu nevrotik sancıları atlatabilen putperestlerin yapabileceği bir basamaktır. O basamağa adım atma cesaretini gösterebilen putperest üryanlığına kavuşur yeniden. Farkındalık evresine geçilen bu evrede evrenin keşfi yeniden başlar. Kavramlar yeniden tanımlanır. Değer yargıları yeniden oluşturulur. Sultan Süleymanlardan ziyade Süleymanları görmeye başlarsın. Baki olmaktan Orhan’a geçiş süreci seni bulduğunda putperestliğinin sonuna geldiğini göreceksin.

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada

Nasırdan çektiği kadar

Hatta çirkin yaratıldığından bile

O kadar müteessir değildi;

Kundurası vurmadığı zamanlarda

Anmazdı ama Allah´ın adını,

Günahkar da sayılmazdı.

Yazık oldu Süleyman Efendiye

Mesele falan değildi öyle,

To be or not to be kendisi için;

Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi.

Aldılar, götürdüler.

Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.

Duyarlarsa olduğunu alacaklılar

Haklarını helal ederler elbet.

Alacağına gelince…

Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yaz işiyle:
´Ölüm Allah´ın emri, ´
Ayrılık olmasaydı.´

Toprak        

Yazar Hakkında
Toplam 36 yazı
Volkan
Volkan
Yorumlar (Yorum yapılmamış)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×

Bir Şeyler Ara