“Adınız ne idi?”
Doğum lekesi olan kolunu kaldırıp saatine baktı, öğle arası sona eriyordu. Süngerine kadar kül olmuş sigarasını ağır ağır söndürdü. Hayattan pek bir beklentisi olmayan bakışlarıyla, ciğerlerindeki son dumanı üfleyerek doğruldu. Beş adım atarak acil çıkış kapısından içeri, hiçbir aksiyona yer vermeden süzüldü. Çalıştığı alana geçebilmek için bankonun ahşap parçasını kaldırdı. Aldığı kiloların verdiği zorlukla, sandalyesine hızlıca oturdu. Bilgisayarın birkaç tuşuna basmasının ardından ağzında maske olan bir hasta belirdi. “Onkoloji bölümü için gelmiştim.” “Adınız ne idi?” “Cemre” “Bekleme alanında bekleyin. Size sesleneceğiz.” Dün ki oynadığı kupon aklına geldi. Hızlıca bahis sitesine girerek, üyeliğine giriş yaptı. Kupon tutmamıştı. Önünden geçen onkolog, “Kolay gelsin” “Teşekkür ederim, hastaları almaya başlayalım mı?” “Altı dakika içinde başlayalım, lütfen” Oturup tekrar kupona odaklandı. Masasındaki plastik şişeyi, gözlerini ekrandan ayırmadan, içmeye başladı. Kapağı hızlıca kapatıp, “Cevdet Bey!” otuz yaşlarında biri ağır ağır bankonun karşısında belirdi. Ekrana bakmaya devam ederek, “Soldan ikinci kapıya geçin.” dedi. Bankonun önünde, ayaklarını sürüyerek gelen birinin sesi işitildi. Kendine yaklaşan sesi görmek için başını kaldırdı fakat ortalıklarda kimse görünmüyordu.
Burnun ucunda küflenmiş peynir kokusu hissetti. Gözlerini güçlükle araladığında gördüğü tek şey sineklerdi. Yatağından doğrulup, perdeleri kaldırdı. Gün çoktan başlamıştı. Kaçırdığı şey ise evindeki kokuydu. Neyin nesi idi bu? Duvardan destek alarak lavaboya yöneldi. Koridordan hızlıca geçerek, kapıyı açtı. Kapının karşısında yıllara meydan okuyan ayna da ilk gördüğü, sapsarı olmuş yüzüydü. Yaklaşıp yüzünü daha yakından inceledi. Derisinin, gözenekleri açılmıştı. Biraz dikkatle bakan herkes bunun farkına varabilirdi. Armatürü sıcak bölümüne çevirerek açtı. Kombinin arızalı olduğunu bir kez daha hatırlamıştı. Armatürü ters yöne çevirerek, irkilerek yüzünü yıkadı. Elinin tersi ile armatürü kapadı. Islak yüzünü havluluğa döndüğünde boş askıyı gördü. “Ne güzel bir sabah” diyerek ıslak elleriyle yüzünü hırpaladı. Birinin kapıyı alacaklı gibi çaldığını duydu. Kapıya yönelirken, banyonun eşiğine serçe parmağını vurdu. Sekerek kapıya yöneldi. Tüm vücuduyla kapı koluna yüklenerek, kapıyı açtı. Nefes nefese kalmış biri ile karşılaştı. “Buyrun?”