
Çİft taraflı Ütopya şehri projesi gökte yenilenebilir enerjiye dayanan bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Bu ütopik şehrin; New York şehrinin karşısında 1100 metre yükseklikte gökyüzüne doğru yükselen bir bulut görüntüsüne sahip olması planlanıyor.
Bu projenin odak noktası iki bölümden oluşmaktadır. Projenin stratejik arka planını ise, mimarinin kapitalizmin yarattığı mekanik baskıdan kurtulabilmemize ne denli hizmet edebileceği oluşturuyor. Proje bir tarafıyla da potansiyel teknolojimizi kullanarak yenilenebilir enerji sistemini daha verimle hale getirebilmenin yeni yollarını araştırıyor.
Bu proje esas itibariyle sitüasyonistlerin temelinde yükselmektedir. Sitüasyonist enternasyoneller ”Yeni Babil” adını verdikleri bir rüya toplumu tasarlamışlardı. Tasarladıkları göçebe şehir; bir kargo gibi toplumlar arasında seyahat edebilecek bir metropol tasarlama fikriyle geliştirilmişti. Mimarinin Hareket edebildiği bir dünya ! Şu çok açıktır ki; bir insan tüm hayatı boyunca sahip olduğu zamanı istediği gibi kullanabilme hakkını, istediği zaman istediği yere gidebilme özgürlüğünün büyük bir kısmını; sabit bir barınma şartı ve zaman kısıtlamaları gibi kuralların olduğu bir dünyada kullanamamaktadır. Bu sebeple tasarladıkları ”Yeni Babil” projelerinde şu temellere yaslanırlar:
Çalışmanın olmadığı bir toplum
Zamanın olmadığı bir toplum
Tamamiyle özgür olmanızı sağlayacak bir hayal
Çift taraflı ütopya şehri projesi bir hayale kavuşmayı hedefliyor: Özgürlüğün ve kurtuluşun hayali. İçinde yaşadığımız dünya çatışma ve paradoksalarla dolu. Asıl amaç ise hepimizin içine düştüğü bu kısır döngünün arkasında gizli bir şekilde yatmaktadır. Kurtuluşun nesneleri çeşitli olabilir ve genellikle bu nesneler memnuniyetsizlik ve beklentilerle ilgilidir. İnsanlar görünmez bir bütünleşmenin parçası olmaya istekli. Bazıları ise bunu bir tuzak olarak algılayıp aslında başka bir tuzağa düşmek için bu tuzaktan kaçarlar. Bu proje insanları bu gibi bir kısır döngüden kurtarıp onlara bulutlarda yaşayabilme imkanını vermeyi hedefliyor. Brooklyn’in semalarında yüzen bir hayaller ülkesi şehri. Kapitalizmin ve tüketimin esir aldığı bu şehirden görülebilen bulut gibi bir şehir.
Bu bulut şehir Brooklyn ve Queens, the Sunnyside demiryolunun avlusundaki kavşakta yer alacak. Bu kavşak; New York’un en büyük demiryolu binasına sahip olan (192 dönüm) Armtrak şirketi tarafından geceleri metro ve trenin bakımını yapmak ve trenleri depolamak için kullanılmaktadır.
İlk başta üretilen fikirlerde; çift taraflı ütopya şehrin, hareket edebilecek kadar özgür gibi duran aynı zamanda şehrin rüya gibi kendine has bir geometriye sahip olduğu; sembol haline gelebilecek bir mimari biçim bulmaktı. Tüm mimari tanımlamalara meydan okuyan bu projede ana görünüm; tüm elektrik iletiminden ve sunucu mekanından sorumlu üç boyutlu bir çerçeve yapısından oluşacaktır.
Şu anki yenilenebilir enerji teknolojisini kullanırsak şehrin karşısındaki Ütopya şehri 4 nükleer santralin 1 yılda üretebildiği 36 milyon mw enerji üretebilecek. Böyle bir miktarda güç üretmek için şehrin üzerindeki ütopik şehirde; türbin ve güneş paneli her şeyin üzerine kurulacaktır. Böylelikle güneş ve rüzgar ile teması engelleyecek tüm engeller ortadan kalkacağından geleneksel olarak güneşten ve rüzgardan elde ettiğimiz enerji yönteminden 3 kat daha fazla verim alınacaktır. New York eyaletinde üretilen enerjinin %60’ı Manhattan’a iletiliyor ancak iletilen enerjinin %6’sı santralden ve şehirden çok uzakta kayboluyor. Ütopya projesi şehrin hemen üzerinde olacağı için yolda kaybolan elektrik sorununa da çözüm getirmiş olacak. Mevcut teknolojik eğilim de göz önüne alındığında mümkün olduğunca hane halkına yakın bir enerji üretimi çok daha mantıklı bir seçenek olarak önümüzde durmaktadır.
Çift taraflı ütopya şehri projesi bir şehir planlaması projesinden ziyade bunun yerine hayal etmenin, hayata yeniden bakmanın yeni bir yolu olacağa benziyor.


Herhangi bir kar amacı güdülmeden tamamiyle düşünen zihinlere yeni bir pencere açmak amacıyla aşağıdaki siteden çevrilmiştir.
VOLKAN BARTIK